6/30/10

yea baby that's what i call sarcasm! =) -1-

I feel so miserable without you, it's almost like having you here. :D

I like you.People say i've got no taste, but i like you. :D

Don't blame yourself.Let me do it.

Everyone seems to be normal until you get to know them.

I'm sorry i don't speak idiot. :D

Time may be a great healer, but it's also a lousy beautician.

6/29/10

Balıkesir

İki günlüğüne Balıkesir'e gitmek durumunda kaldım, orada bulunduğum zaman içinde de güzel bir gezinti yapma fırsatım oldu.Hayatların ne kadar farklı olduğunu bir daha anladım.Tabi Ankara'da doğup, şehir çocuğu olarak büyümenin de vermiş olduğu cahillikle gördüklerim şaşırttı beni.

Çok komikti hangi caddeyi yürürsen yürü, hangi ara sokaktan geçersen geç sonunda aynı caddeye çıkıyorsun.Öyle bir meydan ki nereye gitsen sonu oraya çıkıyor.Şehir çocuğu olarak uzun yolculuklara alışkınım ben, öyle hemen 10 dk da yürüyerek istediğim yere gitmek şaşırttı haklı olarak.Tabi sadece merkezde bulunduk çevresindeki ilçeleri falan gezmedik ama yine de küçük be.


İnsanlara gelince, gittiğimiz yerlerde nasıl belli ettiysek artık herkes "Kimi aradınız?","Nereye bakmıştınız?" sorularıyla yardımcı olmaya çalıştılar sağolsunlar.Ankara'da "Kimi aramıştınız?" sorusunu duymanın ya da birine yöneltmenin ne kadar saçma olacağını tahmin etmek pek de zor olmasa gerek.Bunlara cevap verdikten sonra sıradaki soru "Kimlerdensiniz?" oluyor.Onun da cevabını veriyorsun adam sana anlatmaya başlıyor. "3 kardeşti onlar, tanırım tanırım tabi" diye.Sonra nerede olursanız olun çay söyleniyor.Muhabbet uzuyor falan.En sonunda oradan ahbap oolarak ayrılıyorsun.İkramlar yapılmış,sohbet edilmiş, aile büyükleri hakkında yeni şeyler öğrenilmiş, herkes keyifli mutlu ayrılıyorsunuz.Sonuç olarak misafirperverlik her zamanki gibi tam puan almayı başardı, burdan teşekkürlerimizi iletelim yine de:P


Çok güzel resimler çektim onları da arada paylaşacağım, kimse merakta kalmasın:P

6/28/10

F.R.I.E.N.D.S


Friends film oluyormuş, sonunda! Her bölümüyle beni benden alan 10 sezonluk Friends 2011 yazında gösterime giricekmiş.Filmin konusu hakkında bir şey bilmesem de heyecanlandım baya gece gece.Daha önce de çıkmıştı böyle dedikodular, ama dizideki Gunther, James Michael Tyler bu seferki girişimin başarılı olacağını söylemiş.
F.R.E.N.D.S in unutulmaz repliklerinden sadece bir kaçı:)

Monica: Guys can fake it?Unbeliveable!The only thing thats ours!
--------
Ross: We were on a break!

Chandler: Oh, my God!If you say that one more time i'm gonna break up with you!
--------
Chandler: Condoms?

Joey: We don't know how long we're gonna be stuck here.We might have to repopulate the world.

Chandler: And condoms are the way to do that

HAHAHAHA:)




6/21/10

sometimes i need something only U can provide; ur ABSENCE!=)

yok ben anlamıyorum insanları ya.yanlarında oluyorsun herşey hoş güzel, zor günlerinde destek oluyorsun tamam super."diğer arkadaşımın yanında da olayım" diyorsun, çok iyi bir insansın ya herkese yetişmen lazım sanki,diğeri bozuluyor. nedenmiş efendim yok diğerine daha çok değer veriyormuşum.ee seninle otururken, dertleşirken iyiydi de şimdi ne değişti güzel kardeşim. değişse değişse günde 5 saat değil 3 saat dertleşme saati yetmedi mi sana.ama yok yetmez, haklısın insan hep daha fazlasını istiyor."flowers for algernon" hesabı bi alıştın mı o kendini sana adamış tavrıma şimdiki halim iyi gelmiyor, az geliyor daha doğrusu.dertleşme isteğini tatmin edemeyen eski "dost"(buradaki asıl anlam satıcı oluyor aslında), "her ne olursa olsun kardeşimsin" safhasında manasız bi insan olup çıkıyorsun karşındakinin gözünde.kötü insan oldun hemencecik.
sanki sabah akşam bunları düşünüyormuşsun gibi bir de güzel malzeme veriyorsun millete istemeden.konuşa konuşa bitiremezler artık seni, boku yedin.söylediğin o sırlar da artık sır olmaktan çıktı haberin var mı.yine kötü insan sensin farkında mısın.herşeyin ortada şimdi.
"kendi derdime bakayım abi ben" diyorsun bencil oluyorsun.hala kötüsün.sonuç; kendi derdine de baksan, bazı değer bilmeyen angutların peşinden de koşsan arkadaşım diye sen yine kötüsün.şu anda daha beter durumun hem kötüsün hem asabisin, ama en azından seçtiğin yolda yanındakilerle mutlusun.MUTLU!

6/13/10

kadın erkek ilişkileri vol.2



Zamanın ne kadar hızlı geçtiğini uzun zamandır ertelediğim "odamı toplama" gibi zorlu bir görevi yerine getirdiğimde anladım.5 senelik ders notunu bir türlü toparlayamadım.Bu 5 senelik ders notunun arasında 5 senelik yazışmalar, o anda karalanmış notlar, depresyonun pençesindeyken yazılmış şiirler, resimler bulunca anladım bu kadar zamana neler sığdırdıklarımı.Her ne kadar şu an çok uzaktaymış gibi gelseler de hepsini hatırladım bugün.Sanki ben yaşamamışım gibi geldi bir an.Bunların yanında tonla gazetelerden kesilmiş makaleler, resimler...Okumamışım bile çoğunu, koymuşum diğerlerinin yanına.Tomarla kağıdın arasından seçtim buldum bir tanesini.Konusu; aşk sosyolojisi...

Tam "o ne yaa" diye düşünmeye koyulmuştum ki o an anladım durumun vahimliğini.Öyle bir hale gelmişiz ki "aşk" ı öğrenilmesi gereken bir ders gibi görmeye başlamışız.Öyle bir hale gelmişiz ki kurallar koymuşuz kırılmayalım, üzülmeyelim diye sonradan; oyunlar oynamaya başlamışız yalnızlık korkusundan. Kendimize yetemeyeceğimizi düşünüp bulduğumuza sıkıca tutunmuşuz bencilce.Dersler almışız hatalarımızdan, ya da bir sonraki sevgiliden almışız hıncımızı.Kim bilir belki de dersi verilmeli bu meretin.Yoksa sonumuz kötü:P

Makalede bir üniversitenin sosyoloji bölümünün başlattığı, "Kadınlık Erkeklik, Cinsel Kimlikler ve Aşk" başlığı altında topladığı "Aşk Sosyolojisi" dersinin öğretim görevlisi ile yapılan röportaj yer alıyor.Burada da aşkın 6 değişik halinden bahsediliyor.Madde madde sayayım siz karar verin öyle bir şey var mı yok mu...?:)
  • EROS:Tutku ve teslimiyet içerir.Burada yoğum bir fiziksel ve duygusal bir çekim söz konusudur.İlk görüşte aşk ve yıldırım aşkı dediğimiz aslında budur.
  • LUDUS:Oyun, oynaklık demektir.Burada aşk bir oyundur.Çiftler sürekli birbirlerini oyuna getirir ve hayal kırıklığına uğratır.
  • STORGE:Arkadaşlık ve aşk iç içe geçmiştir.Aşık çiftler aynı zamanda birbirlerinin en iyi arkadaşıdır.
  • PRAGMA:Mantıklı eş seçimi söz konusudur.Kişi aşık olacağı erkek ve kadındaki özellikleri önceden belirler.Böylece birbirine benzer amaç ve zevklere sahip çiftler ortaya çıkar.
  • MANIA:Duygusal bir yoğunluk yaşanır.Çoğunlukla aşıklar, ilişkileriyle ilgilenmekten,etrafta olan bitene konsantre olamaz.
  • ADAPE:Kendini yok sayma, ihmal etme anlamına gelir.Burada kişi aşkının acı çekmesindense kendini feda etmeyi göze alır.

Anlamadığım şey hepimiz bunları yapıyoruz, her birini aklımızdan geçiriyoruz.Belki ilk görüşte aşık olmuyoruz ama oyunlar oynuyoruz, aynı zamanda arkadaş da olmak istiyoruz, mantıklı kararlar eşliğinde duygusallığımıza kendimizi bırakıp zaman zaman kendimizi ve etrafımızdakileri ihmal ediyoruz.Demek çok şey istiyoruz ya da istediğimiz şey aslında olmayan bir şey kim bilir...

OSHO şu yazdıklarımı okusaydı yüzüme tükürürdü heralde:)

6/7/10

MTV Movie Awards



Takvimimde işaretlediğim ama izlemeyi unuttuğum bir başka program olmayı başardı bu seneki MTV Movie Awards.Görüldüğü gibi Twilight Saga geçen seneki gibi ortamın içine etmiş.Henüz izleyemedik filmin kendisini ama bu kadar ödülden sonra (ki sadece ödüller yüzünden izleyeceğim bu filmi emin olun:P) izlenir bu film. Hangover' ı da izlemiştim baya güzeldi, izlemeyenlere tavsiye ederim.Yine bir kadın diğerini öpmüş bu arada olay çıksın diye.O kadar çok oldu ki bu olay artık normal geliyor orası ayrı.Madem bu kadar söyledim kim olduklarını da söyliyeyim.Sandra Bulllock gidiyor Scarlett Johansson'u öpüyor, insanlar alkışlıyor falan, saçma yani.Trophic Thunder'ın unutulmaz karakteri Les Grossman olarak Jennifer Lopez'le beraber i-na-nıl-maz bi performans gösteren Tom Cruise 'u da takdir etmek lazım.Buraya video yu koymayı başaramadım ama dans ettikleri ilk şarkı Ludacris-Get Back, buradan onu da söyliyeyim.Ben zamanında arayıp da bulamamıştım.

  • Best Movie--->Twilight Saga: New Moon
  • Best Comedic Performance--->Zach Galifianakis (The Hangover)
  • Global Superstar--->Robert Pattinson
  • Best Male Performance--->Robert Pattinson (Twilight Saga: New Moon)
  • Biggest Badass Star--->Rain
  • Best Villian Winner--->Tom Felton (Harry Potter and the Half-Blood Prince)
  • Best WTF Moment--->Ken Jeong (The Hangover)
  • MTV Generation Award Winner--->Sandra Bullock
  • Best Kiss--->Kristen Stewart & Robert Pattinson (Twilight Saga: New Moon)
  • Best Scared As-s**t Performance--->Amanda Seyfried (Jennifer's Body)
  • Best Break-Out Star--->Anna Kendrick (Twilight Saga: New Moon)
  • Best Female Performance --->Kristen Stewart (Twilight Saga: New Moon)
  • Best fight--->Béyonce Knowles & Ali Larter (Obsessed)


Rihanna @ Istanbul

Rihanna geldi hoşgeldi.3 Haziran'da Turkcell Kuruçeşme Arena'da verdiği konseri öğrendiğime göre 17 bin kişi izlemiş.1 buçuk saat sahnede kalan güzelimiz 20 şarkı söylemiş.Sahne performansının çok da iyi olmadığını duyduğum için ve biletlerin pahalı olmasından dolayı olaydan soğuduğum için gitmediğime üzülmüyorum.Çok pis bahane bulurum böyle işte.Yoksa hiç içimde kalmadı, gerçekten!!...:P

"Sizlerle tekrar görüşmek için sabırsızlanıyorum." demiş kadın, gelir yine diyip geçiştiriyorum olayı.Bir de şunu söyliyeyim, kıyafetini hiç beğenmedim gerçekten.Tamam bacağın var, hatta güzel bacakların var ama canım neden öyle dandik bir şey giydin ki.Sevmedim, bir dahaki sefere dikkat et rica ediyorum.Bir manşet okudum yerlere yattım gülmekten.Hemen paylaşıyorum."Rihanna ile bacağa doyduk.":)Ankara'ya dönüş yapacağımız gece Rihanna'nın sahnede olması ve bu yüzden trafiğin rezalet olması da ne kadar şanslı olduğumuzun başka bir kanıtı sanırsam.Şaşırılıcak birşey değil aslında ama alışkın olmayınca işte küçük çapta cinnetlere sebep olabiliyor, bunu anlamış olduk.

Rihanna'nın konserini en önlerden izleyen Ajda Pekkan Harbiye Açıkhava konserinde giydiği kıyafetlerle benden tam puan adlı walla, helal olsun.Kıyafetler her ne kadar Lady Gaga, Rihanna karşımı havası verse de kadın cesur, çarpıcı."Seksi göründüğüme bakmayın, aslında utangaç bir kızım." açıklaması biraz talihsiz olmuş onun dışında maşallah demekten başka bir şey diyemiyorum kendisine.

6/6/10

damn! im gettin old...:P

Bu benim için bir ilk olabilir.Bir doğumgününü depresyonsuz atlatmayı başardım (yani kısment :P).Tabi zaman zaman düşüncelere daldığım, eskileri hatırladığım, hayatımdan çıkan insanları düşündüğüm oldu ama bunların hiçbirine boyun eymedim.Önceki gece oturdum ve sonraki gün yapacaklarımı planladım kafamda.Malum günde ise kafam oldukça meşgul ve vücudum da ordan oraya gitmekten bitkin düşmüştü.Ama düşünmedim değil 1 yılda insanın hayatında neler değişiyor.Kimler giriyor hayatınıza, kimler çıkıyor siz farketmeden. Düşünceleriniz , hayalleriniz bile nasıl değişiyor 1 senede...hayırlı uğurlu olsun 22. yaşım :)

Go Grease Lightning! =)

Notların açıklanması, mezun olma telaşı derken gittiğim iki günlük İstanbul gezisinin tam da ihtiyacım olan şey olduğunu bilemezdim. Gittim, gördüm, eğlendim. İstanbul'un yollarını öğrenme çabası, bol yürüyüşlü ve zaman zaman zorlu bu yolculuğu anlatırken asıl amacımızın "Grease" müzikaline gitmek olduğunu belirtmek doğru olacaktır sanırsam.
Bizim için "Grease" her zaman vazgeçilmezler arasında olmuştur.Her zaman izlenebilecek, şarkılarına eşlik edilebilecek, bize güzel vakit geçirteceğinden emin olduğumuz bir film olmuştur.
Müzikal hakkında bir kaç yorum yapmadan önce biraz "Grease" hakkında araştırma yaptım.İlk kez 1972'de New York'ta sahnelenen "Grease" 1987'de sinemaya uyarlanmış.İşte burda en taş zamanlarını yaşıyan John Travolta işin içine giriyor.Olivia Newton-John ve John Travolta'nın filmin sonunda "you are the one that i want" şarkısını söyledikleri sahneleri hatırlamamak mümkün değil.
Müzikale gelirsek.1)Vince Fontaine'i canlandıran arkadaş Dany Zuko'dan daha çok ilgi çekti.İnanılmaz yakışıklıydı, maşallah diyorum.Seyircilerle ilgilendi, eğlendirdi baya.canım benim.2)şarkılar ve kıyafetler çok başarılıydı.Oyuncuların sesleri olsun arkadaki küçük orkestra olsun baya başarılıydı.ama anladım ki John Travolta'nın sesi de çok iyiymiş, şarkıları söylemesi zor yahu:)3)kuruçeşme'ye ilk defa giden biri olarak orayı da çok beğendiğimi söyleyebilirim.
Bizi eğlendiren bir başka şey de tam arkamızda oturan bayan grubunun seslerine çok güvenerek tüm şarkılara eşlik etmeye çalışmalarıydı.Hele bir tanesi vardı, kadın sanki kulağımıza söylüyordu şarkıyı.Sesi güzel olsa tamam dicem ama o da yok.Bi de arada olan biteni arkadaşlarına anlatması, onları bilgilendirmesi yok mu.canım yaa bizi her ne kadar sesinle güldürdüysen de baya bi küfür de yedin haberin olsun:)
Sonuç olarak güzeldi, eğlendik=)