11/14/16

romcom u bana sor bacım. (1)


 


A lot like love (2005 ) : Bana bizi hatırlattığı için her zaman izlemek isteyebileceğim bir filmdir. Yeri ayrıdır. Eğlencelidir. Tavsiye edilir.
No Strings Attached (2011) : Güzel bir çift olmuş. Eğlencelidir. Tavsiye edilir.
Friends with Benefits (2011) : Güzel bir çift olmuş. Justin'i izlemek her zaman iyidir. Ha çok güzel oyunculuğu mu var yooo. Adam iyi. Eğlencelidir. Tavsiye edilir.
Love Actually (2003) : Çok bir şey söylemeye gerek yok. Ağlarım işte banane.
Serendipity (2001 ): Zorla izlemiş olsam da iyi ki izlemişim dediğim bir film. Tavsiye edilir.
50 First Dates (2004): Adam Sandler'ın mizah anlayışını sevenler için komik ve eğlenceli gelecektir. Her seferinde aynı sahnelerde koparım. Severim.
500 Days of Summer (2009): Değişik bir film, Zooey Deschanel'in tarzını beğenenler izleyebilir. (New Girl ' e de parantez açalım,Tam kız dizisi. PMS 'lerde iyi gidebilir. )
Begin Again (2013):  Keira Knightley 'den beklenmeyen performans. Müzikleri çok iyiydi.
Music and Lyrics (2007): Güzel bir çift olmuş. Eğlencelidir. Tavsiye edilir.
About Time (2013): Bana bizi hatırlattığı için her zaman izlemek isteyebileceğim bir filmdir. Yeri ayrıdır. Eğlencelidir. Tavsiye edilir. "Ağlarım işte banane" sınıfında.


Biraz basiclerle başlamak lazım. Beyni yakmayalım.
Bunları izleyin öyle gelin la karşıma, adamı hasta etmeyin.

11/13/16

bak seeen... 2011 de ne yazmışım.

"Nasıl bir şey ben çözemedim...Evimdeydim sanki.Hiçbir şey yabancı değildi bana. Suratlar, sofralar, sokaklar...Sanki daha önce oradaydım ve onları tanıyordum.Asla unutmayacağım günlerdi.Nefes aldığım her an "keşke geri dönebilsem" dediğim günlerdi.Ama biliyorum, bu sadece bir başlangıç; bir gün evime geri döneceğim.Çünkü çok özledim çok!"

Ah yavruum bu daha 2011. Nasıl da bebe gibi yazmışım...ne olursa olsun bir gün evime geri döneceğim. kısmını altını çizdim. biraz öngörüm varmış heralde, ya da bunu işaret olarak mı alsam napsam. 



***oraya çok yakın flormar da açıldı hem. bence gidebilirim. olur yani.

bence yatıp uyuyim ya. pazar pazar di mi. 


Souvlaki nasıl bakılır , eğitilir?

Yıllar boyu annemin " ay benim alerjim var " diye bize yutturduğu ama aslında korktuğundan dolayı yanına yanaştırmadığı, daha doğrusu yanıMIZA yanaştırmadığı kediler köpeklerden bahsedelim. 
Kedi dedin mi FANTA der noktayı koyarım. O şaşı-kara gözleri dışında bişi bilmeye gerek yok. Bi selfie'sini buluyim da koyayım blog a . 

Gel gelelim köpeklere... Sonradan monte edilen ama baya hoşuma giden bir hayal haline geldi French Bulldog. Özellikleri nedir? Huyu suyu nasıldır? Ben nasıl eğitirim ki acep? Şimdi türkçe mi söylicem, yunanca mı öğreticem (daha kendim bilmiyorum ) yoksa İngilizce'den mi girsem. (Kahretsin hayat çok zor! :) )  



Fransız Bulldog özellikleri ile herkesin ilgisini çekebilecek bir köpektir.

  • İyi huyları ve bakım açısından sizi zorlamayacak bir dosttur.(BEN)
  • Apartmanda beslenmeye son derece elverişlidir.(BEN BEN BEN )
  • Her zaman tek bir sahibi olsun ister.Tek başına kalmayı sevmez.Rahatsız edici bir halde bulunulursa köpeğe karşı oda savunma yapmak zorunda kalır.Sahiplerini aşırı kıskandıkları için diğer köpeklerle anlaşamazlar.Birlikte büyümeleri halinde anlaşabilirler. (BEN)
  • Yabancılarla arası oldukça düşük boyuttadır.(BEN)
  • En kötü özelliği Fransız bulldog’un çok salyalı ve horlamasıdır. (BEN)

Abla demiş ki

  • Needing just a casual grooming session with a bristle brush once a week, as long as he hasn’t got mucky in the meantime. (Saçını tara diyor, süklüm püklüm olmasın ) 
  • Make sure to get your pup used to meeting a lot of different people, especially children. (Biraz insan içine karışsın diyor, yabani olmasın . ) 
  • French Bulldog parents should have general eye checks to make sure that their eyes are in good health. 


içimi şişirdi resmen şu kötü bu kötü diye.
Neyse lazım olur bir gün. Link i kalsın bir yerde.
http://thehappypuppysite.com/french-bulldog/
Ben işin eğlenceli kısmındayım hala. 
:*

bir yıl dönümü hikayesi . benim hobim var bi kere. SEN

Yalnızlık canıma tak etmişken, parmağımdaki yüzük sadece bir yüzük olmaya başlamışken önümüzdeki hafta kocamın geleceğini düşünüyorum uzak diyarlardan. Tam Lady Gaga -Perfect Illusion ' a bağlayıp varlığından şüphe edecek duruma gelmişken takvimlere bakıyorum.Mesela ben deliymişim , o bir hayal ürünüymüş falan.  Oturma izni, iş durumları, ödemeler , sınavlar , "burada mı kalalım , yoksa çekip gidelim mi" derken aslında son 3 aydır bayağıdır kopuğuz asıl olaydan. Sevgili zamanındaki gibi Facetime , Skype ile iletişimimizi sağlıyoruz. Gün sayınca farklı bir psikolojide oluyor insan zaten her türlü. Bugünü nasıl doldursam, kendime ne uğraş bulsam diye.

Adam bana "hobi bulsana sen" dedi zaten, canım sıkkın. Paso yalnızlık, yol ayrımı ve gün sayma üzerine kurulu blog umu güzelleştireyim dedim ve bir değişiklik yapıp yine yol ayrımı ve gün saymaktan bahsetmek istedim.  Hobi işlerine de yavaş yavaş girmek lazım sonuçta. Ona sarmayım diye. Nasıl da işini biliyor :)

Bu arada etrafımda olan herkes sevdiğinden uzakta. Acaba son trend bu mudur diye düşünmeden edemiyor insan. Mutlaka herkes bir gün sayıyor sevdiğine kavuşmak için. Aralarında en uzun olanı 3 sene bekleyecek olan. Hadi ben alışkınım da insanlar yıpranıyor anam yazık. Herkes kaldıramaz. (Ben çok iyi yapıyorum ya sorma, neyse. ) Zamanında 1 sene ayrı kalmışlığımız var. 3 sene koyar doğrusu, düşünmek istemedim.  "Hadi bu son, hadi bu sefer son" diye diye de yeni ayrılıklara yelken açmamız da kabak tadı vermiyor değil bazen.

Yavrum zaten evlenmek için çifte yabancı tarifesi ile en düşük memurdan en üst kademeye kadar her türlü kapris çekmişiz, HAYIR cevabını ala ala bir hal olmuşuz. Oh dedik tamam evlendik. İki ay sonra uykusuz gecelerimin sebebi oturma izni çilesiyle uğraştık. Allah var o daha az sancılıydı ama stresi yeter. Sonra bir gün uyanıp "6 ay sonra sınav var, ona gireceğim ben!" le farklı gündemlerimiz oldu. Falan falan . Uzatamicam, bugünkü konu o değil.

Gelsen de ben de saçmalamasam artık mesela sevgilim. İyi Olmaz mı ?

Bu arada Orange is the New Black  'in 3 ve 4, sezonunu izledim. Gerçekten çok iyiydi.
Ayrıca Digiturk Portal'daki GRAND DESIGNS ın tüm bölümlerini izledim. Kafayı kırmak üzereyim.
veeee şimdi yoğun istek üzerine French Buldog nasıl yetiştirilir onun araştırmasını yapacağım.



11/2/16

bugün de çok güzel bir gündü.(!)

Sonradan "ayy neden yazmışım, ne güzel unutmuştum. Ne gereksiz olmuş. "diyeceğim bir yazı yazmak istemedim. Başladım, başladım daha sonra hepsini sildim. Ama eminim 1-2 sene sonra
Bugün, haftalardır yıkanmayan müşterimin kokusunu içime çeke çeke talimatlarını hazırladım, dün evde dizi izlerken gecenin 23:30 'unda telefonumda "internet bankacılığına giremiyorum, neden? " şeklinde bir mesaj aldım, bugün hesabında 1 milyon TL olan müşterimin bana " kontörüm az, beni arar mısın? "demesine şaşırdım. Aslında her gün alışkın olduğum durumlar.

İki dakikalık mola, öğlen arası. sonra 2. round.

Eve gittiğimde sonraki gün yapacaklarımı listelemeyi, "Nasılsınız? " soruma "hesabımda ne var" ya da "dolar kaç oldu" cevabını almayı, kavga etmek ya da bağırmak için bankaya gidenleri sakinleştirmeye çalışmayı özlemeyeceğim gibi; yarış atı gibi koşturulmaya çalışmayı, ayın 5'inde " çok geride kaldın, hedeflerine ulaşmak için gerekli aksiyonu almalısın" tavsiyelerini (!) duymayı, egosundan geberen tiplerin... ay içim şişti! Anlatsam yol olur.

Bu aralar pek bir düşünür oldum gitmeyi. Sadece SABRET diyorum kendime.
Elbet güzel anılar da gelecek aklıma, belki özleyeceğim beni seven teyzelerimi. Beni soracak olmaları üzmüyor değil bazen.
Umarım farklı şeyler bekliyordur beni de 2-3 sene sonra yine burada "geçen müşteri onunla yemeğe çıkmadım diye parasını bankadan çekti" falan gibi hikayeler yazmam.
Nolur ya, allah aşkına...