2/1/13

Iyeoka-Simply Falling


There goes my heart again

All of this time I thought we were pretending
Nothing looks the same when your eyes are open
Now you're playing these games to keep my heartbeat  spinning
You show me love, you show me love
You show me everything my heart is capable of
You reshape me like butterfly origami

You have broken into my heart
This time I feel the blues have departed
Nothing can keep me away from this feeling
I know I am simply falling for you

I'm taking time to envision where your heart is
And justify why you're gone for the moment
I tumble sometimes, looking for sunshine
And you know this is right when you look into my eyes
You show me love, you show me love
You show me everything my heart is capable of
And now I can't break away from this fire that we started

There my heart goes again
In your arms I'm falling deeper
And there's nothing to break me away from this



1/26/13

bi yaşıma daha girdim.





Tom Wlaschiha abimizle Kaan Taşaner'in benzemesini bi ben mi gördüm şimdi. Çok önemli bilgi abi bunlar. bilmek lazım. aynılar lan!




Thievery Corporation - Is it Over

Sinir yapmanın vakti gelmiş olabilir mi acabaaaağ?
Beni aramayan arkadaşlarımdan başlayayım. Ben seni kaç ... Yok la işim mi yok. Umrumda değil valla :)
Alakaya çay demleyerek de olsa bu şarkıyı paylaşmadan edemeyeceğim. Sinirlenince bol bol dinleyin - siz de benim gibi şarkıyı katledin iki günde olur mu? Biraz psikopat bi klibi var ama iyidir.





ΕΛΕΝΗ ΤΣΑΛΙΓΟΠΟΥΛΟΥ - ΤΩΝ ΦΙΛΩΝ ΤΑ ΣΠΙΤΙΑ


Deliler gibi yazı yazma isteğimin olması nelere işarettir bir ben bilirim, bir de okuyan varsa, o üç-beş kişi. (Nasıl mütevazıyım). Ama şu abla ne zaman şarkı söylese dokunur içime. Kadın "Happy Birthday" şarkısı bile söylese eminim dokunur bana. Paylaşmak istedim.
Belki biri dinler de depresyona girer diye. HOHOHO! (If im going down, im taking everybody with me) (Herkes de zaten bunu dinleyip depresyona giricekti di mi. Kendimle çelişmem hoş olmadı şu an.)
Özet: Eleni'cim büyüksün.


Planlar, hayaller, bitmeyen istekler...

Planlar, hayaller demişken bahsetmekte yarar var sanırım. Şehir değiştirme planları içerisindeyim. Benden hiç de beklenmeyecek bir davranış olabilirdi bu birkaç sene önce. Ancak son iki senedir yaptıklarım ve yaşadıklarım bana bunu yapma cesaretini veriyor. Cesaretini veriyor demeyelim de, en azından bu düşünceyi "olası" kılıyor.

Haliyle ben hayal alemine dalıyorum tekrar. İlk defa tek başına yaşamanın vereceği mutluluğu ve bunun yanındaki zorlukları düşündükçe ( ruh halimi göz önünde bulundurun lütfen) zaman zaman heyecanlanmak, zaman zaman da korkmak suretiyle dalgalanıyorum.


Böyle diyorum "iki göz oda olsa, ama benim olsa. Ben onu bir güzel temizlerim, toplarım. Evime yemek alışverişi yaparım. Bir kere her şeyi bir kenara koy, kendime yemek yaparım istediğim gibi. Resimler asarım duvarlara.Akşam istediğim gibi bilgisayarımda takılırım. Yazı yazarım, müzik dinlerim, dizi izlerim."




Sabahları üşene üşene kahvaltı hazırlarım. Mesela işe geç kalmışımdır, söylenirim falan. Alelacele giyinip çıkarım evden. Trafik çok yoğundur.Anca işe varırım. Yoğun tempoda çalıştıktan sonra eve dönerim yorgun argın. Sonra bir bakmışım her yer her yerde. Ev, "çöp ev" olmuş. ( Bir dk. bu böyle değildi sanki, saptım biraz konudan ) Yok. ev, "çöp ev" falan olmaz.

Böyle hayaller içindeyim. Ama hayallerim için bir şeyler yapmam gerektiğini geç anlamam, bir tokat gibi yüzüme çarptı bir kaç ay önce. Önceden de biliyordum da işime gelmiyordu belki de. Şimdi harekete geçme zamanıdır... Kim tutar beni! ( Aslında o depresif yazıları yazan ben değilmişim, ya da "sıçtın mavisi" ni gören zavallı öğrenci misali son dakka golü atmak zorundaymışm mesela :P ) Dilemma.

2013' e girmiştik ya hani, hayırlı olsun hepinize.


Evet arkadaşlar. Ben bu sene yılbaşına Hırvatistan'ın başkenti olan Zagreb'te girdim. (Sanki her yılbaşını farklı bir ülkede kutlarmış havası yarattığım da iyi oldu. ) Zorlukla ayarladığımız bir yolculuktu. Sponsorlarıma selam ederim buradan tekrar :)

Hem Avrupai bir havası var hem yok. Hani kendini Viyana sanmış, ama içindeki insanlar Ayvalık'taki emekli kesimi havasında gibi. Tam bir dede-anane şehri. Yemekler zaten pek güzel değil. Bir kere daha "Türk mutfağı gözünü seviyim senin!" dedirtti bana o sokaklardaki kokulu sosisler. Aslında geleneksel bir mutfakları var mı tam anlamış da değilim. Pek ingilizce konuşmuyorlar. "Lokma from İstanbul" diye bir Türk restoranı buldum, orasını sevdim tabi. Yüzüm güldü, karnım doydu. Türk kahvesi içtim, ötesi var mı. :)

Bir pepper cookie dedikleri bi dalga var, average. Bir de lavantayla baya bir şey yapıyorlar anladığım kadarıyla. Her yerde lavantayla ilgili şeyler vardı. Mum, yağ, kolonya vs.

Ama ama ama ama...Gel gelelim yanında sevdiğin olunca nerde olduğunun pek bir önemi kalmıyor.

Yukarıda gördüğünüz resim de Zagreb'te bulunan eşşek kadar katedral. Zaten hergün git-gel müslümanlıktan çıkmama ramak kaldı sanırım. Hayırlısı.

Çok ayrıntı vermiyorum her zamanki gibi.

Seviyorum işte ;)




1/25/13

geri döndüm.

Gelecekte nasıl bir insan olmak istediğine nasıl karar verirsin? Birini örnek alarak mı, kafanda liste yaparak mı? Bu karar senin elinde midir her şeyden önce?  Ya da farklı şeylerden bahsedelim. Hayatını ne yaparak kazanmak istediğine nasıl karar verirsin? O iş seni ne kadar mutlu ya da mutsuz eder? Hayatını kiminle ve nasıl birleştireceğine nasıl karar verirsin peki? O insan senin için doğru insan mı? Alacağın kararlar geri dönülmez kararlar değildir belki ama hayatına yön veren virajlar oldukları kesin. Seni gideceğin yere götürecek farklı yollardan bir kaçı. Çelişkilerle dolu oluyor her zaman insan, kafasında yüzlerce soru. Ya da bu genelde benim ruh halimi anlatan bir cümle oldu, karar sizin. :)

Mutluluğu, her zaman yaratıcılığın önüne geçen bir engel olarak görürüm. Eğer mutluysanız, ya o anın tadını çıkarırsınız ya da hayal kurarsınız gelecekle ilgili. Ama acıdır asıl sizi yaratmaya iten, ya da belirsizliğin yarattığı huzursuzluktur. Kaçmak istediğinizde, ya da unutmak istediğinizde yaratırsınız bir şeyler. Kişilikten kaynaklanıyor olsa gerek, değişken ruh hali ile zaman zaman ben de mutluluktan dağların üstüne çıkmış, zaman zaman da o yükseklikten tepe taklak yere düşmüşümdür.Sonra da yazmışımdır bunları üstü kapalı da olsa.Ancak nice zamandır ne istediklerimi yazabildim, ne de içimdekileri dökebildim. Kendimi dinleyemedim belki de. Dinlemek mi istemedim , orasını sorgulamak hiç işime gelmiyor zaten. Oysa eskiden daha kolay dinlerdim, olduğu gibi yazabilirdim. Kafamda kesin cümlelerim vardı, asla bulanık olmayan.

Yeni yıldaki ilk yazıma motivasyonu daha güçlü olarak başlamak isterdim, yeni yılda aldığım kararlardan bahsederdim falan, hoş olurdu. Aslında bu yıl benim için çok farklı bir yıl olacak. Planlarım, hayallerim, isteklerim açısından belki de yepyeni bir sayfa açılacak belki de. Korkutucu aslında.

O kadar uzun zamandır yazmamışım ki, nereden başlayacağımı bilemiyorum.
Geçirdiğim mükemmel yazdan mı, özlemden kıvrandığım zamanlardan mı bahsedeyim, yoksa iş hayatına verdiğim aradan mı karar veremedim.
Teyze moduna geçişlerdeyim. "Herkes için, her şeyin hayırlısı olsun."

Herkes ilerlemiş, herkes büyümüş ama ben yine aynı noktada kalmışım gibi geldi.Etrafımdakiler işlerine devam etmiş, kimisi evlenmiş, çocuk işlerine girişmiş falan. Böyle şeyleri kafama takmama daha yıllarım var ama büyük konuşmamak gerek diyorum. Söylediğim tüm büyük sözleri geri alıyorum an itibariyle. ( Kafamın içinde söylediklerim de dahil olmak üzere)

Bu böyle morali bozuk bir 2013'e giriş yazısı olsun. Diğer yazılarda hayallerden bahsedince dikkatim dağılır benim hemen moralim düzelir. No worries.