4/28/11

:)

Kulağımda sevdiğim müzikler eşliğinde kitap evlerinde geçirdiğim saatleri, annemin Chiara'ya IKEA demesini, her gün yeni şarkılar dinleyip yeni şarkı listeleri oluşturmayı bir alışkanlık haline getirmeme, Pınar'ın yaptığı pasta-börek ve türevlerini saat ve miktar gözetmeksizin yemeyi, gece gece abuk subuk blogları okumayı, Sex and the City izleyerek farklı modlara girmeyi,amaçsız yürüyüşlere çıkmayı, ismi lazım olmayan bir dil kursuna açtığım savaşı sonunda kazanmış olduğum gerçeğini, okuluma gidip nostalji yapmayı, her hafta sonu sabahın kör vaktinde kalkıp kamera karşısında balık gibi bakıp hayatımda ilk defa bir şey okuyormuş gibi davranmayı, sevmediğim ya da beni zora sokacağını hissettiğim her şeyi ertelemeyi,  hayallere dalıp her şeyi unutmayı, içtiğim zaman annemin deyimiyle "apır sapır" hareketler yapmayı çok seviyorum kardeşim...kime ne??:):)

4/26/11

bu sene de gidemeyeceğim ya! (kıskançlıktan öleydim) * Rock'N Coke *



*Rock'n Coke 2011'de sahne alacak kesinleşmiş isimler bunlarmış. Bu isimlerin yanına sürpriz isimler de eklenecekmiş.Takipteyim.

*Bi gitmek nasip olmadı yahu! Gidecek arkadaş bulmak öyle bir dert ki kardeşim.Keşke öyle bir ortam olsa da gitsek topluca.Ama yok, nerdeeee! Bu sene de gidemezsem en çok Thievery Corporation' ı kaçırdığıma üzüleceğim.Valla hiç gözümde değil Limp Bizkit falan. 

4/11/11

birbirimizi sevmenin gururu olmalı her şeyde - Can Yücel

Seninle yaşlanmak istiyorum. Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyım istiyorum.
Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.

Yaşayalım kı, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip,
arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.

Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bır şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız.
Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek... Böylece yaşamalıyız işte.

Sonra çocuğumuz olmalı, düşünsene, senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız.
Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.

Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden.
Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehırden.

Kavgasız, her sabah gürültüyle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz.
Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip, benden kahve istemelisin.
Çocuklar gelmeli zıyaretimize, geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız...

Öyle sevmelisin ki beni, bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde.
Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı, herşeyde..

bir kurs biter, diğeri başlar :)

Diksiyon kursunun devamı olan spikerlik-sunuculuk kursundan başlayayım anlatmaya.Ortam çok güzel; herkes genç, insanlarda bir problem yok ama öyle bir durum var ki anlata anlata bitiremeyeceğim.Ders başlıyor, hocamız geliyor sınıfa.Selamlaşma faslı..Ders sabahın kör vaktinde olduğu için bir çoğumuzun içi uyuyor bir süre.Yerimizde otururken her şey çok güzel.Hocamız bizi o derste işlenecek konular hakkında bilgilendiriyor, okuma alıştırmaları vb. çalışmalar yaptırıyor; buraya kadar bir problem yok.Vurgulama, akıcı konuşma ya da dil bilgisi hataları yapma kaygısı taşımadan konuşuyoruz, gülüyoruz falan. Ancak yerlerimizde düzgün Türkçe'lerimizle gayet akıcı bir şekilde konuşan biz; kameranın yakınına geldiğimiz an tabir-i caizse "mallamak" diyebileceğimiz farklı bir ruh haline bürünerek, evlere şenlik bir görüntü, ses ve tavır sergiliyoruz.Görüntü, ses ve tavır şeklinde ayrı ayrı söylüyorum çünkü hepsi birbirinden bağımsız ve alakasız bir şekilde ortaya çıkıyor.

Aslında düşününce neden gerilsin ki insan, herkes yeni başlamış kursa sonuçta.Hata yapma kaygısı taşımadan rahat rahat konuş değil mi, yok! Hatta eğlen, gül.Ama öyle olmuyormuş işte.Oraya çıktığınız andan itibaren okuduğunuz okul, bilgi birikiminiz ya da gittiğiniz o diksiyon kursunun hiçbir önemi kalmıyor.Siz tam anlamıyla (Afedersiniz ama) mallıyorsunuz :)

Görüntüden bahsedeyim önce.Gözler genelde kısılmış oluyor nedense, okumayı yeni sökmüş bir çocuk edasıyla teker teker  (utanmasak hecelere ayırarak okuyacağız, o derece başarılıyız) okunan haber; haber olmaktan çıktığı gibi, oluşan görüntüyle de oldukça eğlenceli bir hale geliyormuş bunu gördük. Öyle ki, deprem haberini okuyan arkadaşımızın gözlerinde telaş ve bunun tam tersi izlenim bırakan ağzındaki o sırıtma benzeri hareket bizi oldukça eğlendirdi. Bir diğer arkadaşımın deprem haberini verirken takılması sonucu ellerini kullanarak oyun havasına hazırlanıyormuş gibi depremi taklit etmesi de hatırlarda kalan anlardan biri olmayı başardı.Olur olmaz gülmeler, kelimeleri kendinden %100 emin bir tavırla yanlış söylemeler, çok yavaş ya da aksine çok hızlı okumalar da yapılan hatalardan bazılarıydı.

Bir de elini kolunu nereye koyacağını bilememe durumu var ki muzdarip olduğum konulardan birisi olmayı başardı şu 3 haftada.Şimdi şöyle açıklayayım, kurstaki arkadaşların boyları ile benim boyum arasında yaklaşık 15 santim fark olduğu için doğal olarak kamera karşısındaki görüntüler de baya bir farklı oluyor.Onların koca ekranda sadece kafaları görünürken, ben vücudun neredeyse üst yarısını göstermiş, ayrıca "full-gıdı" efektiyle de farklı bir portre çiziyorum.Önümüzde duran bistro dan bozma "şey" (bir isim bile bulamadım yani) yüzünden iki büklüm durmak zorunda kalmamdan ileri gelen rahatsız duruşum da ayrı bir renk katıyor haber sunuşuma, görmeniz lazım:)

Bunun yanında heyecandan titreyen sesler mi diyeyim size, yoksa karıştırılan kelimelerden örnekler mi vereyim bilemedim şu an.Sonuç olarak öğreniyoruz, baya da bir eğleniyoruz ama kabul etmek gereken bir şey var ki o da hiç kolay bir şey değilmiş bu.Rezil olup Youtube'a düşmek var bunun sonunda, çok çalışmak lazım yahu:)

Peki ben ne yaptım? : O kadar dedikodu yapıp kendi hatalarımı söylememek olmaz şimdi.Peki ben ne yaptım?Amerika Birleşik Devletleri'ni aldım "Amerisa Birlesik Devletleri" yaptım.Sonradan da hata yaptım diye panikleyip bir kaç şeyi daha yanlış söylemiş olabilirim; beyin silmiş o kısımları, bilmiyorum neden:P Ama Allah için öyle mimikte,seste falan bir problemim çıkmadı. (şom ağızlı mıyım değil miyim bir sonraki derste göreceğiz) Bir de kazık gibi duruşum ile gözlerimi sürekli kırpmamdan kaynaklanan bir gariplik söz konusuydu.Neyse artık diyorum, ve doğaçlama ile ilgili dersi hiç anlatmamaya karar vermiş bulunduğumu sizlerle paylaşıyorum :) (oyy oyy ömrümden yıl gitti yemin ederim)



uuu im back baby! :)

Baktım gecenin bir vakti harıl harıl yazıyor benimki, sordum tabi hemen "ne yapıyorsun?" diye.Blogger'a tekrar kavuşmuşuz da haberim yokmuş.Ben de ktunnel dan falan girmeye çalışıyorum kaç zamandır.(hiç başarılı olamadım orası ayrı konu) Buradan beni haberdar etmek aklına gelmeyen ablama sevgilerimizi yollayalım :)
öptüm Pınar'cım :P