4/24/12

Here we go again!

23 Nisan tatilini de atlatmış bulunduk.Çok yoğun bir haftadan sonra ilaç gibi geldi bu tatil.Tatil dediğim de 1 gün ya neyse.Hani pazar akşamı; "yarın neler yapıcam?" muhabbetini, "ne giyicem" sıkıntısını yaşamadan böle salak salak yattığın 1 gün daha! :)
Herkes maç ayağına İstanbul kaçamakları olsun, Antalya 'da güneşte popolar ısıtma olsun ya da daha güzeli; Amsterdam'da kafayı bulmak olsun ziyadesiyle verimli geçirdi sanırım bu tatili. Ben ne yaptım?
Abi Yunanca'ya tekrar başladım. En son Ağustos'ta almışım ders. Üstünden 8 ay geçmiş.Tabi ben de erteleye erteleye biraz paslanmışım. :)
Tokat gibi bu gerçekle karşılaşmak zorunda kalınca, dedim biraz çalışmam laızm.
Ondan sonra düşündüm abi, internetten bakabileceğim, faydalanabileceğim bi bok yok.İngilizce ana dilin olacak da anca o zaman site bulabilirsin güzel.veeeeeeeeeee ben de yapıcam dedim.Hem kendime, hem öğrenmek isteyen varsa 3-5 kişiye faydam dokunsun.Bi de abi yediremem kendime, eğer rezil bişi olursa:)
Şimdi hevesliyim ya hemen yazarım :)


4/11/12

keşke dönmeseydim

Kaç seferdir oturuyorum başına, yazayım şu yazıyı da bitsin diye.Böyle yazı yazmaya başlanmaz ya neyse.Tekrar yaşarım herşeyi, tekrar çok özlerim diye korkuyorum da ondan yazmayı erteliyorum sürekli. Bugün baktım senden ayrılalı 9 gün geçmiş.Bana 9 yıl gibi geliyor.


Çok özlüyorum yine, çok düşünüyorum. Bazen abartıyormuşum gibi geliyor. Ama elimden gelen bir şey de yok, onu da biliyorum.Nasıl bir ilaçsan, ihtiyaç duyuyorum.Yokluğunda huysuzlanıyorum, sevmiyorum sensiz gittiğim yerleri, izlediklerimi, dinlediklerimi, öğrendiklerimi. Seninle paylaşamadıktan sonra , sana söyleyemedikten sonra bir çok şey eski önemini yitiriyor gözümde.

Beni beklerkenki halin gözümün önüne geldi bir anda.Uzaktaydın.Önce ben miyim değil miyim anlayamadın. Ben ise trenden düşmeden inmeye çalışıyordum o sırada, bavulu sürüklüyordum.Saniyeler sonra seni öpeceğimi biliyordum, sana sarılacağımı.Bunları düşünüyordum.

Sonrasını anlatmak gelmiyor içimden.Seni gördüğüm an, yanında olmaya alışmıştım zaten.Sanki o kadar zaman soğuk bir bilgisayar ekranından haberleşmemişiz, birbirimizi özlediğimizi yüzlerce kez söylememişiz de hep yanyanaymışız gibi.Sadece kısa bir ara vermişiz, ikimizden biri  bir iş gezisine ya da tatile çıkmış da evimizde buluşmuşuz gibi.

Aslında bekliyordum senin olduğun bir yeri bu kadar sevmeyi. Çok şaşırtmadı. Seninle her yerde yaşayabileceğimi farkettim yine. Sen ve ben...

4/3/12

bir vize macerası daha!

Gel gelelim, bu iki-üç haftada neler oldu onları tartışalım,paylaşalım. Huzursuzluk, hayal kırıklığı,gözyaşı, sevinç, "vazgeçilmezimiz" hasret, mutluluk,aynı zamanda hüzün, aşk dolu ; bol iniş-çıkışlı son bir kaç haftaydı.

Vize başvurusuyla başlayalım önce.İnternet aracılığıyla durdura durdura ( bu kısmı ıkına ıkına diye de değiştirebiliriz) yaptığım vize başvurusu, iş yerinden çalıp çırptığım belgeler ve pır pır atan kalbimle ben, %100 panik modunda gittim vize başvuru ofisine. Bilmeyenler için söylüyorum, İngiltere vizesi için başvuruyordum. İşten de izin aldım, sonra beni annemler falan bırakacak işe, onu da ayarladım yani; herşey tamam. Gittim ofise.Tabi her şeyi ayarlamışım ben, bir güzel dosyaya koymuşum önceden. Dedi ki çocuk "tüm belgelerinizi alayım ben." Tabi panik modunda Nazlı, ne anladı bunu? "Pasaportunuzu alayım ben." Sadece pasaportu verdim.Çocukta bi farklı bakış, bir şeyler bekliyor normal olarak. Tekrar söyledi, "tüm belgelerinizi alayım ben.".Bendeki tepki, "pasaport?"  En sonunda sanırım çocuk dedi ki "bu kız gerizekalı" ... Çocuktan gelen tepki "HEPSİ"...Ben tabi salak muamelesi gördüğüm için bozulmuşum ama panik mod daha ağır basıyor falan. Parmak iziydi, resim çekimiydi falan hallettim; işime gittim sonra da.

Neyse günler geçti, kargodan gelecek pasaportumu bekliyorum.Nasıl anlatsam bilmiyorum ; o REFUSAL LETTER başlığını okuduğum anı.Okudum, ondan sonrası biraz bulanık...Başımdan aşağı kaynar sular indi resmen. Tamam kesin değildi o zamana kadar gidip gidemeyeceğim.Ama kurduğun hayallerin yıkılması, bu haberleri birine verirken hissettiklerin...bunlar insanı çok üzen şeyler. Yemek yemedim, çok ağladım.Ama tekrar başvurmam gerektiğini geç de olsa algıladım.

Şimdi işin komik kısmı şu. Ben biletimi çoktan almıştım, patronla da konuşmuştum, paramı biriktirmiş, alışverişimi bile yapmıştım.Pasaportumun bana geri dönmesi için gerekli gün sayısını da hesaba katarak tekrar başvurdum.Tekrar evrak toplamaydı, parmak izi, resimdi , annemleri beni işe bırakmaları için ayarlamak olsun, gerekli her şeyi düşündüm, hallettim.Geriye beklemek kaldı sadece.Hesaplarıma göre, uçak biletimden 1 gün önce belli olması gerekiyordu vizenin.

Arada çok üzüldüm, çok ağladım.Yemek falan yiyemedim.
Ama ne yaptım ettim aldım! :)