1/31/09

and the Oscar goes to...


Bu aralar kendini filmlere adamış bir insan olarak 22 Şubat 2009 tarihinde 81.si düzenlenecek Oscar ödül törenini araştırmaya koyuldum.Bugün izlediğim ve etkisinden kurtulmayı başaramadığım "The Curious Case of Benjamin Button" 13 dalda Oscar'a aday ve bana göre hepsini de almayı hakediyor:)

1920'lerden F.Scott Fitzgerald'ın romanını filmleştiren DAVID FINCHER'ın yanı sıra BRAD PITT ve CATE BLACHETT'in oyunculukları filmi olağan bir film olmaktan uzaklaştırıyor; etkisi altına alıyor.

"The Curious Case of Benjamin Button" ın Oscar'a aday olduğu dallar;

Bunun yanında DARK KNIGHT, MILK, THE READER ve özellikle SLUMDOG MILLIONAIRE Oscar ödül törenine damgasını vuracak gibi görünüyor ama bir çoğunu izlemediğim için yorum yapmam yanlış olur:).Filmleri izledikçe yorumlarımla sizi aydınlatıcam:P...
"The Curious Case of Benjamin Buton" benden tam puan aldı.KESİNLİKLE tavsiye ederim.

1/26/09

"Happiness is nothing more than good health and a bad memory." =P


"Ohh beee" dediğim bir zaman dilimi...Vücudum, ruhum buna alışmış değil tam olarak ama alışmaya meyilli belli ki.Uzun zamandır beklediğime kavuşmuş gibiyim.Duyduğum özlem dışında kafamı kurcalayan en küçük bir düşünce yok. İçimdeki sıkıntılar ertelenmenin verdiği rahatlık sayesinde hissettirmiyor kendini, çok uzağa gitmişler sanki.

Kendimi müzikte kaybediyorum.İzlediklerimde buluyorum kendimi.Gözlerimi kapatıyorum. Hayal ediyorum.Aynaya bakıyorum; yorgunluklarım yerini huzura bırakmış.Sorgulamaktan yorgun beynim mutluluğa yer açmış.Bütün bunlardan etkilenen bense kendi kendime kalmanın önemini daha iyi anlamış gibiyim.Yalnız olmak.Tek başına olmak.Şizofreniye eğilimi bünyemle sıkıntılar çekmekte olduğum bi dönemden sonra bunun bana çok iyi geldiğini söyleyebilirim. Kendimi müzikte kaybediyorum.Gözlerimi kapatıyorum.Hayal ediyorum.


1/16/09

The secret of happiness is freedom. The secret of freedom is courage. and that's what i call courage! :):)

Hiçbir yerde özgür olamadığımı düşünüyorum.Belki de bu sadece benim için geçerli değildir, bilmiyorum.Yaptıklarımı söylediklerimi çoğu zaman içimden geldikleri için söylemiyorum, rol yapmak zorunda bırakılıyorum zaman zaman. Şikayet etmek, yakınmak en kolayı belki de ama bunu yapacak güç bulamıyorum kendimde.Unutuyormuş ya da kafama takmıyormuş gbi yapıp "rol yapıyorum" bazen.

Sanki bir fanusun içindeyim ve zamanla oksijen seviyesi azalıyor.Yaşamımı tehdit ediyor.Ne kadar çok konuşursan, ne kadar çok enerjini harcarsan o kadar çok oksijen e ihtiyaç duyarsın ve bu kapalı alanda konuşmasan iyi edersin diyormuş gibi beni boğuyor bu durum.Dalga geçiyor sanki birileri benimle.Kulağımda her zaman ki"Ben sana söylemiştim." sesleri.
Hayatta insanların başına her an her şey gelebilir bu bilinen birşeydir. Elimizdeki sınırlı vakti en verimli şekilde, en içten halimizle, kendimizi dürüstçe ifade ederek geçirsek daha iyi olmaz mı?Başkalarının bizi sınırlamasına biraz karşı koysak daha iyi hissetmez miyiz kendimizi?
Belki bir çok insanı rahatsız etmeyecek hatta düşündürmeyecek bir şeyden bahsediyorum ama benim küçük dünyamda özgürlüğümün değeri çok fazla.Bana huzur veren önemli şeylerden biri.

İnsanları anlamak çok zor, onların kafalarından geçenleri bilmek imkansız.Dışarıdan kendimi izlediğimde zaman zaman anlamsız hareketler sergiliyorumdur diye düşünüyorum ama bunları ben bile çözmüş değilim ki siz çözesiniz.Artık paylaşacak bir şeyim kalmamış gibi hissediyorum.Sanki ben kendime yetermişim, paylaşmaya ihtiyacım yokmuş gibi, ama öyle de olmuyor biliyorum.Ne kadar kabul etmek istemesek de başkalarına muhtacız ve elimizden hçbirşey gelmiyor.Özgürlüğün sınırlanması bu noktada başlıyor benim için. Sürekli izlenme, dinlenme saçmalamak kavramını bile bir lüks kategorsine sokuyor, yazık.Saçmalamak istiyorum belki ama karşımdakinin hislerini kırmak, ona farklı izlenimler vermek düşündürüyor, susturuyor.

Bu arkadaşlığın başlangıcında koyulmuş, bozulmayacak fakat söylenmemiş bir kural.Herkes kendini olduğundan iyi göstermeye çalışıyor, bunu ben de yapıyorum yalan yok.Çünkü çark böyle dönüyor, işler böyle işliyor.Kendin olmaktansa iyi bir insan ol herkese faydan dokunsun, ama sakın kendin olma.İnsanlar farklı düşünür diye canının istediğini yapma, iyilik yap onun yerine.Böyle bir zihniyette yetiştirdiğimiz arkadaşlıklarımız sonunda çıkmaz sokaklara benzemeye başlıyor.Bunları söylemiş olmak bile okuyanları düşündürecektir eminim.Bana karşı da mı rol yapıyor, aslında çok mu farklı düşünüyor diye.Ama bu en iyi verilebilecek örnek;ben istediğimi yapıyorum.Kendi düşüncelerimi özgürlüğümden ödün vermeden, sonuçlarını düşünmeden yazıyorum.İstediğimi yapıyorum...Kırgınlık ya da üzüntüyle alakası yok sadece uylum var ve huysuzum hahahhaha:)