12/12/16

yaklaşıyor...

Kendime bir kaç not...

Kendime daha iyi bakmam gerekiyor. Sigarayı bırakmam lazım kesinlikle. Eskisi kadar da zevk almıyorum zaten. Belki biraz spor da yaparım yine.

Değerimi daha iyi anlamam gerekiyor. Kendini hafife almayı meydan okumaktan daha kolay bulan tembel beynime anlatmalıyım bazı şeyleri. İmkansız gelmemeli, istemeliyim ve yapmalıyım.

İnsanları eskisi kadar hoş görmek ya da hoşuma gitmeyen şeylere katlanmak zorunda olmadığımın farkına varmam gerekiyor. Yıpratmamalıyım kendimi.

Sevdiklerime bunu daha sık söylemeliyim. "Seni seviyorum". Onlar bilse de , her zaman duymak isteyeceğim şeyleri söylemeliyim. ( görev bilinci ile yazıyormuşum gibi oldu. söylemeliyim değil, söyleyeceğim. )  bir gün daha yaşayıp yaşamayacağımız belli değil, hayatı boş geçmemek gerek.

Fazla garantici ve gerçekçi olup hayallerimi baltalamaktansa biraz hayal kurmalıyım zaman zaman.
"Ya gerçek olmazsa, o zaman çok üzülürüm" dediğimi biliyorum, ama gerçeklik ve hayal arasında bir dengeyi bulduğum zaman biraz daha rahatlayabilirim belki.

Hiç bir zaman maddiyata önem vermedim zaten, hayatta bundan çok daha fazla şey var. Seveceğimiz insanlar var, gülümsenerek hatırlayacağımız yaşanacak anılar var.

İnsanlar benim hakkımda ne düşünürse düşünsün, ben eğer kendimle barışıksam gerisi pek de önemli değil.



Fonda: http://www.casetophono.com/2014/10/tired.html
değişik modlardayım a dostlar.  

12/4/16

PMS bir süreç değil hayat stilidir bazıları için.

Bilmeyenler için Premenstrüel sendrom (PMS), kadınların adet döngüsü ile ilgili fiziksel ve duygusal belirtiler topluluğudur. Adet kanamaları başlamadan on gün öncesinden başlayabilir ve birkaç gün kala sona erer. 
Tabi bu kadar basit bir tanımlama yapmak ayıp ve oldukça yetersiz kalır. 
PMS bir süreç değil hayat stilidir bazıları için. Gayet de 2 hafta öncesinden başlar, sen farketmezsin bile. Birden dünya sana karşı olmaya başlamıştır ta ki seni gece uykundan o ağrı ile karşılaşana kadar. 
1-2 nasihat. Aklı olan iyi okusun buraları. 

PMS olan kadına 

  • Sevgi göster, ama fazlasını gösterirseniz sıkar. Bu ne be vıcık vıcık diyebilir, sinirlenebilir. O anda gözüne gözükmemek mantıklı olabilir. 
  • Zaman zaman yersiz "Bişi mi oldu? Bana mı kızdın?" "Beni artık sen beğenmiyorsun." " Beni neden sevmiyorsun? vb sorular gelebilir. Stratejik güzel cevaplar vermek lazım beyler . DİKKAT! "Ben kilo aldım biraz sanki, değil mi ?" sorularına hazırlıklı ol. Sen kırk kere de "hayır hayatım almadın bence" desen, o soru sana yine gelecektir. yine gelecektir. DİKKAT!
  • PMS kadınını uyuz etmemek gerekir. Bilimum "erkeklerle gece dışarda iççez hayatım " gibi talihsiz cümleler kullanmaktan kaçınmak gerek. 
  • PMS kadını "İşte benim stilim", "Kısmetse olur" falan gibi çıtır çerez saçma programlarla battaniye altında çikolatası ile rahat ettirmek gerekir. 



PMS ile baş etmeyi çok iyi öğrenmiş sevgili kocama selamlar.  :)

11/14/16

romcom u bana sor bacım. (1)


 


A lot like love (2005 ) : Bana bizi hatırlattığı için her zaman izlemek isteyebileceğim bir filmdir. Yeri ayrıdır. Eğlencelidir. Tavsiye edilir.
No Strings Attached (2011) : Güzel bir çift olmuş. Eğlencelidir. Tavsiye edilir.
Friends with Benefits (2011) : Güzel bir çift olmuş. Justin'i izlemek her zaman iyidir. Ha çok güzel oyunculuğu mu var yooo. Adam iyi. Eğlencelidir. Tavsiye edilir.
Love Actually (2003) : Çok bir şey söylemeye gerek yok. Ağlarım işte banane.
Serendipity (2001 ): Zorla izlemiş olsam da iyi ki izlemişim dediğim bir film. Tavsiye edilir.
50 First Dates (2004): Adam Sandler'ın mizah anlayışını sevenler için komik ve eğlenceli gelecektir. Her seferinde aynı sahnelerde koparım. Severim.
500 Days of Summer (2009): Değişik bir film, Zooey Deschanel'in tarzını beğenenler izleyebilir. (New Girl ' e de parantez açalım,Tam kız dizisi. PMS 'lerde iyi gidebilir. )
Begin Again (2013):  Keira Knightley 'den beklenmeyen performans. Müzikleri çok iyiydi.
Music and Lyrics (2007): Güzel bir çift olmuş. Eğlencelidir. Tavsiye edilir.
About Time (2013): Bana bizi hatırlattığı için her zaman izlemek isteyebileceğim bir filmdir. Yeri ayrıdır. Eğlencelidir. Tavsiye edilir. "Ağlarım işte banane" sınıfında.


Biraz basiclerle başlamak lazım. Beyni yakmayalım.
Bunları izleyin öyle gelin la karşıma, adamı hasta etmeyin.

11/13/16

bak seeen... 2011 de ne yazmışım.

"Nasıl bir şey ben çözemedim...Evimdeydim sanki.Hiçbir şey yabancı değildi bana. Suratlar, sofralar, sokaklar...Sanki daha önce oradaydım ve onları tanıyordum.Asla unutmayacağım günlerdi.Nefes aldığım her an "keşke geri dönebilsem" dediğim günlerdi.Ama biliyorum, bu sadece bir başlangıç; bir gün evime geri döneceğim.Çünkü çok özledim çok!"

Ah yavruum bu daha 2011. Nasıl da bebe gibi yazmışım...ne olursa olsun bir gün evime geri döneceğim. kısmını altını çizdim. biraz öngörüm varmış heralde, ya da bunu işaret olarak mı alsam napsam. 



***oraya çok yakın flormar da açıldı hem. bence gidebilirim. olur yani.

bence yatıp uyuyim ya. pazar pazar di mi. 


Souvlaki nasıl bakılır , eğitilir?

Yıllar boyu annemin " ay benim alerjim var " diye bize yutturduğu ama aslında korktuğundan dolayı yanına yanaştırmadığı, daha doğrusu yanıMIZA yanaştırmadığı kediler köpeklerden bahsedelim. 
Kedi dedin mi FANTA der noktayı koyarım. O şaşı-kara gözleri dışında bişi bilmeye gerek yok. Bi selfie'sini buluyim da koyayım blog a . 

Gel gelelim köpeklere... Sonradan monte edilen ama baya hoşuma giden bir hayal haline geldi French Bulldog. Özellikleri nedir? Huyu suyu nasıldır? Ben nasıl eğitirim ki acep? Şimdi türkçe mi söylicem, yunanca mı öğreticem (daha kendim bilmiyorum ) yoksa İngilizce'den mi girsem. (Kahretsin hayat çok zor! :) )  



Fransız Bulldog özellikleri ile herkesin ilgisini çekebilecek bir köpektir.

  • İyi huyları ve bakım açısından sizi zorlamayacak bir dosttur.(BEN)
  • Apartmanda beslenmeye son derece elverişlidir.(BEN BEN BEN )
  • Her zaman tek bir sahibi olsun ister.Tek başına kalmayı sevmez.Rahatsız edici bir halde bulunulursa köpeğe karşı oda savunma yapmak zorunda kalır.Sahiplerini aşırı kıskandıkları için diğer köpeklerle anlaşamazlar.Birlikte büyümeleri halinde anlaşabilirler. (BEN)
  • Yabancılarla arası oldukça düşük boyuttadır.(BEN)
  • En kötü özelliği Fransız bulldog’un çok salyalı ve horlamasıdır. (BEN)

Abla demiş ki

  • Needing just a casual grooming session with a bristle brush once a week, as long as he hasn’t got mucky in the meantime. (Saçını tara diyor, süklüm püklüm olmasın ) 
  • Make sure to get your pup used to meeting a lot of different people, especially children. (Biraz insan içine karışsın diyor, yabani olmasın . ) 
  • French Bulldog parents should have general eye checks to make sure that their eyes are in good health. 


içimi şişirdi resmen şu kötü bu kötü diye.
Neyse lazım olur bir gün. Link i kalsın bir yerde.
http://thehappypuppysite.com/french-bulldog/
Ben işin eğlenceli kısmındayım hala. 
:*

bir yıl dönümü hikayesi . benim hobim var bi kere. SEN

Yalnızlık canıma tak etmişken, parmağımdaki yüzük sadece bir yüzük olmaya başlamışken önümüzdeki hafta kocamın geleceğini düşünüyorum uzak diyarlardan. Tam Lady Gaga -Perfect Illusion ' a bağlayıp varlığından şüphe edecek duruma gelmişken takvimlere bakıyorum.Mesela ben deliymişim , o bir hayal ürünüymüş falan.  Oturma izni, iş durumları, ödemeler , sınavlar , "burada mı kalalım , yoksa çekip gidelim mi" derken aslında son 3 aydır bayağıdır kopuğuz asıl olaydan. Sevgili zamanındaki gibi Facetime , Skype ile iletişimimizi sağlıyoruz. Gün sayınca farklı bir psikolojide oluyor insan zaten her türlü. Bugünü nasıl doldursam, kendime ne uğraş bulsam diye.

Adam bana "hobi bulsana sen" dedi zaten, canım sıkkın. Paso yalnızlık, yol ayrımı ve gün sayma üzerine kurulu blog umu güzelleştireyim dedim ve bir değişiklik yapıp yine yol ayrımı ve gün saymaktan bahsetmek istedim.  Hobi işlerine de yavaş yavaş girmek lazım sonuçta. Ona sarmayım diye. Nasıl da işini biliyor :)

Bu arada etrafımda olan herkes sevdiğinden uzakta. Acaba son trend bu mudur diye düşünmeden edemiyor insan. Mutlaka herkes bir gün sayıyor sevdiğine kavuşmak için. Aralarında en uzun olanı 3 sene bekleyecek olan. Hadi ben alışkınım da insanlar yıpranıyor anam yazık. Herkes kaldıramaz. (Ben çok iyi yapıyorum ya sorma, neyse. ) Zamanında 1 sene ayrı kalmışlığımız var. 3 sene koyar doğrusu, düşünmek istemedim.  "Hadi bu son, hadi bu sefer son" diye diye de yeni ayrılıklara yelken açmamız da kabak tadı vermiyor değil bazen.

Yavrum zaten evlenmek için çifte yabancı tarifesi ile en düşük memurdan en üst kademeye kadar her türlü kapris çekmişiz, HAYIR cevabını ala ala bir hal olmuşuz. Oh dedik tamam evlendik. İki ay sonra uykusuz gecelerimin sebebi oturma izni çilesiyle uğraştık. Allah var o daha az sancılıydı ama stresi yeter. Sonra bir gün uyanıp "6 ay sonra sınav var, ona gireceğim ben!" le farklı gündemlerimiz oldu. Falan falan . Uzatamicam, bugünkü konu o değil.

Gelsen de ben de saçmalamasam artık mesela sevgilim. İyi Olmaz mı ?

Bu arada Orange is the New Black  'in 3 ve 4, sezonunu izledim. Gerçekten çok iyiydi.
Ayrıca Digiturk Portal'daki GRAND DESIGNS ın tüm bölümlerini izledim. Kafayı kırmak üzereyim.
veeee şimdi yoğun istek üzerine French Buldog nasıl yetiştirilir onun araştırmasını yapacağım.



11/2/16

bugün de çok güzel bir gündü.(!)

Sonradan "ayy neden yazmışım, ne güzel unutmuştum. Ne gereksiz olmuş. "diyeceğim bir yazı yazmak istemedim. Başladım, başladım daha sonra hepsini sildim. Ama eminim 1-2 sene sonra
Bugün, haftalardır yıkanmayan müşterimin kokusunu içime çeke çeke talimatlarını hazırladım, dün evde dizi izlerken gecenin 23:30 'unda telefonumda "internet bankacılığına giremiyorum, neden? " şeklinde bir mesaj aldım, bugün hesabında 1 milyon TL olan müşterimin bana " kontörüm az, beni arar mısın? "demesine şaşırdım. Aslında her gün alışkın olduğum durumlar.

İki dakikalık mola, öğlen arası. sonra 2. round.

Eve gittiğimde sonraki gün yapacaklarımı listelemeyi, "Nasılsınız? " soruma "hesabımda ne var" ya da "dolar kaç oldu" cevabını almayı, kavga etmek ya da bağırmak için bankaya gidenleri sakinleştirmeye çalışmayı özlemeyeceğim gibi; yarış atı gibi koşturulmaya çalışmayı, ayın 5'inde " çok geride kaldın, hedeflerine ulaşmak için gerekli aksiyonu almalısın" tavsiyelerini (!) duymayı, egosundan geberen tiplerin... ay içim şişti! Anlatsam yol olur.

Bu aralar pek bir düşünür oldum gitmeyi. Sadece SABRET diyorum kendime.
Elbet güzel anılar da gelecek aklıma, belki özleyeceğim beni seven teyzelerimi. Beni soracak olmaları üzmüyor değil bazen.
Umarım farklı şeyler bekliyordur beni de 2-3 sene sonra yine burada "geçen müşteri onunla yemeğe çıkmadım diye parasını bankadan çekti" falan gibi hikayeler yazmam.
Nolur ya, allah aşkına...

10/31/16

eski apartman kapısı.

Eve geliyorum işten yorgun argın. Aklımda müşterilerin şikayetleri, sonraki gün yapmam gerekenler... Yemek hazırlıyorum özensiz, laf olsun diye. Sen olmadan yemek hazırlamanın da yemenin de tv izlemenin de tadı olmadığını biliyorum oysa ki. Sadece vakit geçiriyorum.
Sonra apartmanın gürültülü sesi geliyor alt kattan. Apartmana biri giriyor. Normalde umurumda olmayan günde 100 kere duyduğum bir ses, ama heyecanlanıyorum. Belki gelen sensin diye.
En çok sürprizlerinin bu kısmını seviyorum. Biliyorum belki bugün değil, ama çok yakında yanımda olacaksın. Yatağın içine fazladan bir battaniye koymaktansa sana sarılacağım günler gelecek.
Bugün umutsuz ya da mutsuz değilim.
Sadece işten yorgun geldim, başım ağrıyor biraz da. Yemek yedim, tv izliyorum.Sonra apartmanın gürültülü sesi geliyor alt kattan. Apartmana biri giriyor. Normalde umurumda olmayan günde 100 kere duyduğum bir ses, ama heyecanlanıyorum... belki bugün değil ama yakında...

10/30/16

bende gün sayma bitmez.

Çok uzun zaman olmuş. Ne zaman yol ayrımına düşsem yazmışım ya da bunaldığımda, ergen depresyonlarıma girdiğimde... Zamanla öğrendim sanırım farklı yollarda baş edebileceğimi. Çok baş edebildiğimden de değil ya neyse. Belki de zamanım olmadı, üşendim ; kendimi dinlemektense hayata baktım. Akışına bıraktım.  Dertler geldi geçti. Gelecekte de böyle olacak zaten. Gelip geçecek.
Şimdi aklımda ne varsa dökmenin zamanı, dil bilgisi, anlatım bozukluklarını düşünmeden.
Son yazdığım tarihe baktım. 2,5 sene ne kadar çabuk geçmiş, ne kadar çok şey değiştirmiş hayatımızda. Sen İngiltere'ye gitmişsin , mezun olmuşsun, geri gelmişsin, biz evlenmişiz.
Şimdiye bakıyorum. Yine bir yol ayrımındayız. Bir yanda 4 senedir bir çok mutluluğuma üzüntüme şahit olmuş ev sahibi İstanbul , bir yanda tatillerimin başkenti Atina, bir yanda uzaklarda hatıralarımla Ankara.
Eğer birine sorma gafletinde bulunursam herkes git diyor. Kalana git demek her zaman çok kolay tabii. İstanbul hakkında atıp tutmak, ülkenin hali kötü demek. Ama iş ciddiye binince insan düşünüyor. İyi kötü bir düzen, burada tanıdıklar var diye. Orada ne yaparım nasıl para kazanırım, mutlu olur muyum diye. Ama İstanbul' a gelirken de burada tanıdıklarım yoktu, mutlu olur muyum bilmiyordum.

Yol ayrımı, gün saymalar bende bitmez. Bitmesin de zaten. Daha güzel günlere saymanın vakti geldi yine. O zaman gidelim haydi.