5/25/10

Aman da aman kimleri görüyorum

Yaz geldi gözümüz gönlümüz açıldı.Okul şenlikleri, konserler derken pek bi sosyal gördüm kendimi bu aralar.Daha da bir araştırayım dedim ne var ne yok piyasada.Sergiler, müzikaller, konserler derken kendimi baya uzun bir listeye bakarken buldum.Bu yaz kimler geliyormuş ve ben hangilerine gidemiyormuşum hadi hep beraber görelim:)
  • 31 Mayıs'ta Bob Dylan "müziğin yaşıyan efsanesi" geliyormuş.Adam da geliceği günü biliyor yani.:)
  • 3 Haziran'da Rihanna Kuruçeşme Arena'da olucak.(Gerek "Hard" olsun gerekse "Rude Boy" olsun şarkılarını bi çok kez ithaf ettiğim Rihannacığım her ne kadar görülmeye değer olsan da 300 küsür kağıt veremicem senin için kusura bakma canım.)
  • 13 Haziran Eric Clapton ve Steeve Winwood
  • 19-20 Haziran'da Efes Pilsen One Love Festival 9 santralistanbul'da yer alıcakmış.Festivalde Groove Armada, The Ting Tings, The Whitest Boy Alive,Wild Beasts sahnede olucakmış.
  • 23 Haziran Gotan Project.Tango ve Latin müziği sevenlere.
  • 25-26-27 Haziran'da Sonisphere Festival varmış.Festivalde Rammstein, Megadeth, Slayer, Heaen&Hell,Volbeat gibi çoğunun adını ilk defa duyduğum gruplar yer alacakmış.Bunun yanında Metallica, Manga ve Hayko Cepkin'de sahne alacakmış.
  • 13 Temmuz'da Massive Attack Kuruçeşme Arena'da olcakmış.
  • 16 Temmuz Armin Van Buuren.gidilebilitesi yüksek:)
  • 17 Temmuz'da Faithless geliyormuş.Ayrıca 17 Temmuz'da Eros Ramazzotti de varmış.öyle bi adam vardı di mi yaa..evet konser yapmasının zamanı gelmiş sanırsam.unutulmuş çünkü:)
  • 22-23 Temmuz'da Cranberries çıkıcak sahneye.
  • Biletleri yüzyıllar öncesinden satışa sunulan U2 6 Eylül 2010'da sevenleriyle buluşcakmış.
  • 30 Eylül'de Ozzy Osbourne:)

Pers Prensi: Zamanın Kumları


Uzun zamandır sinemaya gidemediğim için o ortama hasret kalmışım resmen.Öyle ki "Truva" ve "300 Spartalı"dan sonra izlemek için hiç de sabırsızlanmadığım ;uzun saçlı, gereğinden fazla kaslı, ülkesi için ölümüne savaşan o adamlardan görmek istemememe rağmen "Pers Prensi: Zamanın Kumları" filmine koşa koşa gittim.

Öncelikle çok tavsiye edebileceğim bir film değil onu söylemeliyim.Güzel zaman geçirtiyor ama "izlemezsen çok şey kaybedersin" diyebileceğim bir film değil.Bir oyun varmış da onun filmiymiş bu falan da falan.Ben oyun falan bilmem, hiç acımam direk karşılaştırırım filmleri.

Kaldı ki nerde o Achilles'teki asalet , nerde o Leonidas'taki tutku sorarım size.Filmden "Truve" ve "300 Spartalı" daki gibi bir performans bekleyenler giderken bir daha düşünsün bence.

Filmle ilgili verilen bilgileri okuduğumda ayrı bir eğlendim.Şu cümleyi paylaşmak istiyorum.Direk alıntı yapıyorum yorumu da size bırakıyorum."Haylaz bir prens istemeden de olsa gizemli bir prensesle güç birliği yapar." :)Filme gidenler o "haylaz" prensi görmüşlerdir, mimikten eser yok resmen:)

Yine de bu yorumların tamamen bana ait olduğunu hatırlatmak gerek.Bu filmi uzun zamandır bekleyen, çok beğenen, hatta "ikincisi de çekilsin" falan diyen insanlar da var.Gidin görün kendiniz karar verin kardeşim.

kadın erkek ilişkileri vol.1

Kadın erkek ilişkileri her zaman bir bilmece olmuştur bizim için.Karşımızdakini anlamaya çalışarak geçirdiğimiz zamanı kız arkadaşlarımızla saatlerce sıkılmadan konuştuğumuz ilişki muhabbetleriyle perçinler, her şeyi bildiğimizi düşünürüz çoğu zaman.Çoğu zaman bizim düşündüklerimizle karşı tarafın vermeye çalıştığı mesaj tamamen farklı olur, birbirimizi anlayamadan geçindiğimizi sanarız.Ders çıkardığımızı düşünürüz geçmişte yapılan hatalardan.Her yeni sayfada yeni kararlar, yeni bir benlik ile başlarız yolculuğumuza.

Peki tek taraflı bakmak mı problem, yoksa fazla empati kurmaktan mı çıkıyor sorunlar ilişkilerimizde?Zaman geliyor gözümüzün önündeki en basit şeyi bile göremiyoruz, kabul etmek istemiyoruz.Olmayan şeyleri varmış gibi görüp, sahte mutluluklar içinde kendimizi kaybediyoruz.Gönülllü esaretimizi, aşkımızı, bize zevk veren bir şey gibi görmeye çalışıyoruz.Aldığımız yaraları saklamaya çalışıyoruz her seferinde.Temiz bir sayfa açtığımızı sanıyoruz, sırtımızda taşıdığımız yıllanmış yüklerle...Herşeyin ortada olduğunu anlayamıyoruz.Zaman geçiyor biz yeni şeyler yaşıyoruz.Hayal kırıklıkları yaşıyoruz sanki daha önce hiç yaşamamışız gibi.Sonu hep hayal kırıklığı olmuyor ama öyle olduğunda hatırlıyoruz o duyguyu.Hep aynı hissettiriyor insana.Aynı burukluk kalbinin altında, aynı acı tad.
Farklı yüzler arıyoruz karşımızda, farklı özellikler aramaya başlıyoruz insanlarda.Alıştığımızı sanıyoruz her seferinde kendimizi kandırarak.Kendimiz de değişiyoruz bu süreçte istemsizce.Sanki içimizde yüzlerce kadın barındırmışız da haberimiz yokmuş gibi,aynaya her baktığımızda farklı birini görmeye başlıyoruz.Her şeyi biliyormuşuz gibi davranıyoruz.

Oysa karşımızdakini sevmeye başladığımızda tüm ezberlerimizi bozuyoruz.Tüm aldığımız kararlar çöpe gidiyor, tüm prensipler rafa kalkıyor; sanki geçmişimizden ders aldığımızı düşünerek saatlerce bunları konuşan bizler değilmişiz gibi, bir başkasıymışız gibi davranmaya başlıyoruz.Zaman geliyor "asla yapmam" dediğimiz şeyleri yaparken buluyoruz kendimizi.Peki günün sorusuna gelelim o zaman...sorularına daha doğrusu...
Ezber bozmaya neden bu kadar hevesliyiz?Gözümüzün önünde olanları nasıl oluyor da göremiyoruz çoğu zaman?Empati kurmak mı mantıklı yoksa bencil olmak mı?

5/24/10

cupid just left the building...

Uzun zamandır ne aklıma geldi yazı yazmak ne de içimden geldi.Yazacak bir şeyim yok gibi geliyordu.Odam dar gelmeye başladığında, sokakta nereye gideceğimi bilmeden tek başıma gecenin bir yarısı dolaşmaya çıktığımda, kalabalığın içinde kendimi kaybettiğimde anladım tekrar yazmam gerektiğini.Oturdum bilgisayarın başına defalarca, ama parmaklarımı oynatamadım bile.Kelimelerle anlatamadım kendimi uzun zaman sonra.Yazmak istiyordum ama ne yazacağımı bilmiyordum sanki.Bir boşluktu zihnim. boşlukta tek bir resim, senin resmin.Hala üstümden atmış değilim bu ruh halini farkedebiliyorum, yazamıyorum.Özlüyorum, kızıyorum ve unutuyorum...