10/14/11

ahahahah!

Artık cuma günlerine farklı bi açıdan bakıyorum tabi, normal olarak.:)

10/6/11

hahahah!

Latest Updates! ;)

Şu üç- beş ayda hayatımda değişenleri nasıl yazsam, nasıl sıralasam bilemedim.Kaldı ki en son ne zaman yazdığımı bile hatırlamıyorum, kusura bakma canım.

10 Ağustos'tan başlıyayım o zaman.(İçten bir OF! çekiyorum.) Ankara gözüme daha önce hiç bu kadar güzel görünmemişti.Her zaman İstanbul hayalleri kuran ben, Ankara'nın başka bir yüzünü gördüm sanki.Her zaman "sıkıcı" diye şikayet ettiğim Ankara, bana hayatımın en güzel günlerini yaşattı.Gerçi bunun nedeninin kim olduğu belli. ;)


Daha önce izlediğim bir filmdi ama gel gör ki 10 Ağustos'ta tekrar izledim.Artık bir çok şeyin olduğu gibi, bu filmin de çok farklı bir yeri var bende.Şarkıları, filmleri bırak; artık bazı şehirler, ülkeler bile farklı geliyor bana.Eskisi gibi değil hiçbir şey.Çok da fazla söylenecek bir şey yok gibi geliyor.Bu konuyu çok fazla deşmiyorum.Çünkü ne benim söyleyeceklerim biter, ne de güzel bir şekilde anlatabilirim zaten.O kadar yetenekli değilim, kabul edelim :P Arada ben aşka gelince yazıyorum nasılsa. :) (+ şu an ortamım çok da müsait değil, patrona yakalanma korkusu, romantizmin içine ediyor!) 
Ama Demir Demirkan-Zaferlerim ve TNK-Yine Yazı Bekleriz içimi her daim acıtmaktadır, hem güldürüp hem ağlatmakla beraber; mütemadiyen anıları tazelemektedir.

17 Ağustos 'a hiç gelmeyelim bence.İçim her seferinde daha çok acıyor.Susuyorum.

18 Ağustos muydu neydi hatırlamıyorum tam, 3-5 gün önce aldığım bir telefon yüzünden İstanbul'a gitmem gerekti. Ama nasıl havalıyım, iş görüşmesine gidiyorum güya , ama gören der ki "heralde müdür falan olacak"..Her neyse, ordan da sevinsem mi üzülsem mi bilemeden geri döndüm.İş teklifi aldığıma mı sevinsem, çok afedersin kıç kadar para için şehir değişirme olasılığımın olmasına mı üzüleyim.Neyse Ankara'ya adım atar atmaz bavul topladım yine.ver elini İzmir!

Walla herhalde 10 gün falan kaldık İzmir'de.Güzeldi, rutindi, zaman zaman sıkıcıydı; kısacası normaldi. Her sene yaptığımız klasik tatil.Ancak şöyle bir durum var 17 Ağustos'tan beri rutin hale gelen içmelerim İzmir tatiliyle tavan yaptı.Bu kısmı hoş olmadı.Oldu da olmadı :)

Eylül ayının nasıl geçtiği hakkında çok bir fikrim olduğunu söyleyemeyeceğim.Annemlerin bir hafta Ankara dışında olması ve bunun yanında sevgili ablacığımın da İtalya'da olması sayesinde evin bana kalması, karaciğeri biraz yordu.Belki de o yüzden çok net değil Eylül ayında neler olduğu :P.Rakıya fena alılşım, ama yalnız yaşamanın da keyfine vardım.Sessiz, sakin..Sadece istediğin müzikler çalınıyor, elinde sigara, diğer elinde rakı bardağı falan baya iyiyiydi.Yemek konusunun problem olacağını düşünmüştüm ama inanılmaz yemekler yaptım, kendimi alkışlıyorum.Hayaldi, gerçek oldu.

(Bu arada Pınar'ın İtalya ve Atina gezilerinden çıkarığı sonuçlara göre, Atina'da daha çok taş varmış.İtalya'da da tabi ki çok varmış ama "Atina bir başkaydı abi." şeklindeki yorumuyla ilgilenenleri aydınlattığımı düşünüyorum ve devam ediyorum.)

Tam da 24 Eylül'de,  (ki bu benim depresyona girme tarihim olarak önceden belirlenmişti,bilen bilir.) babacığımın haberlerini aldım.İşe girmişim haberim yok.

Zamanlama ise ; gerek kafamın dağılması, gerekse tatillerim için artık bana sermaye sağlayacak kişi arayışlarımın sona ermesi açısından super oldu diyebilirim.Hadi bakalım diyorum, yeni bir sayfa açıyorum.

 5 Kasım-İstanbul  hakkında aldığım o kadar da güzel olmayan haberleri bir yana koyarsak fena gitmiyor şu aralar hayat.Sevdim! Aman diyeyim, bi tarafımı kaşımam lazım izninizle
+
 1) alışverişe gitmem gerekiyor 2) gözlük almam gerekiyor, yoksa yakında kör olacağım 3)Ankara'nın sabah erken saatlerinde ve gece yarısından sonra, diğer yüzünü göstererek saçmalaması ve bizi titretircesine üşütmesi  pek hoş değil 4)herkesin sevgilisi yanı başında, benimki neden uzaklarda, arada isyan edesim gelmiyor değil. 5) İş yerini sevmem güzel bişi tabi.ama gel gör ki, işlerin yoğulaşacağı kasım ayında aynı şeyleri söyler miyim bilemiyorum.bakıcaz artık 6) yıllardır ne kadar sıklıkla yazmışım blog a, ona baktım şimdi. insanın moralinin  bozuk olması ile yaratıcılığının arasındaki ilişkiyi yazma seminerimdeki hocam zamanında açıklamıştı.kendisi  bir daha haklı çıktı.tebrik ediyorum. 7) iyi ki yazacak bir şey bulamam diyordum, maşallah :)
evet. bu kadar hadi byebye :P